Published online by Cambridge University Press: 30 May 2023
The Roman mansio or way station and Byzantine bishopric of Parnassos in Cappadocia is chiefly known through inscriptions and bishops’ lists and identified with the small Turkish village of Parlasan/Değirmenyolu. It came as a surprise when a salvage excavation unearthed a large building with sumptuous floor mosaics beyond the outskirts of the village. Previous excavation reports misrepresented the building as a basilica church, when it was in fact an apsed hall and may be identified as the reception unit of an elite residence, as this article shows. A large central room had an elevated apse where the landlord would have sat. An animal mosaic in front of the apse is comparable to similar compositions in fourth-to-sixth-century urban palaces but avoids any reference to pagan mythology and employs stylistic features that are otherwise known from church floors. A mosaic inscription identifies the reception unit as belonging to the bishop and thus as part of the episcopal palace. This discovery is augmented by the find of a Late Roman sarcophagus and three Early Christian gravestones. Later, after the original palace was mostly destroyed, the building complex underwent a second, utilitarian phase that appears to date from the Invasion Period, when the Arabs raided central Anatolia from the seventh to ninth centuries.
Esas olarak yazıtlar ve piskopos listeleri aracılığıyla, Roma döneminde mansio veya yol istasyonu ve Bizans döneminde piskoposluk olduğu bilinen Kapadokya’daki Parnassos, bugün küçük bir Türk köyü olan Parlasan/Değirmenyolu ile özdeşleştirilmektedir. Bir kurtarma kazısında köyün dış mahallelerinin ötesinde görkemli taban mozaikleri olan büyük bir bina ortaya çıkarıldığında bu bir sürpriz olmuştur. Önceki kazı raporlarında bazilika kilisesi olarak yanlış tanıtılan yapı, aslındaapsisli bir salondur ve bu makalede gösterildiği gibi elit bir konutun kabul birimi olarak tanımlanabilir. Büyük bir merkezi odada ev sahibinin oturacağı yüksek bir apsis bulunuyordu. Apsisin önündeki bir hayvan mozaiği, dördüncü ila altıncı yüzyıl kent saraylarındaki benzer kompozisyonlarla karşılaştırılabilir, ancak pagan mitolojisine herhangi bir atıfta bulunmaktan kaçınır ve aksine kilise zeminlerinden bilinen stilistik özellikleri kullanır. Bir mozaik yazıtı, kabul biriminin piskoposa ait olduğunu ve dolayısıyla piskoposluk sarayının bir parçası olduğunu belirtir. Bu keşif, bir Geç Roma lahdi ve üç adet Erken Hıristiyanlık dönemi mezar taşının bulunmasıyla daha da zenginleşmiştir. Daha sonra, orijinal saray büyük ölçüde yıkıldıktan sonra, yapı kompleksi yedinci ve dokuzuncu yüzyıllar arasında, Arapların Orta Anadolu’ya akınlar düzenleyip istila ettiği dönemde başka bir işlevde kullanımını sürdürmüştür.